CANIN KALEMİ

 Bu duruma bizzat şahit olmakla beraber üstelik kurdeleyi kesen insan olmuştum. Bundan yaklaşık iki sene önce ramazanda oruç tutarken uyuyordum. Gündüz vakti öğlenden sonra uyurken telefon çaldı. Yakın bir arkadaşım arıyordu. Zar zor kalktım uykudan açtım telefonu. Arkadaşım bana işi düştüğünü söyledi.

 Son zamanlarda acayip bir şekilde moralim bozuk. Lakin neden bozuk bende bilmiyorum. Yani nedensiz bir şekilde moral bozukluğu yaşıyorum. Hiç keyfim yok. Pazar günü arabayla biraz otobana çıkıp hız yapayım diye düşündüm ama o da keyif vermedi. O kadar kötüydüm ki hiç denemedim bile. Arkadaşlar delirmek üzere miyim acaba. Çok samimi olduğum iki arkadaşım var. Bunlar aralarında ''Oğlum senin psikolojin bozuk'' deyip birbirlerini kızdırıyorlar şaka amaçlı. ''Aramızda tek benim psikolojim düzgün'' diyorum bende. Gel gelelim ben onlardan daha kötüyüm galiba. Psikoloji konusunda tedavi görmüş büyüklerim var. Geçenlerde muhabbet açıldı konuştuk biraz. Psikolojisi bozuk insanlar hasta olduklarını kabul etmezmiş. Bu lafı duyduktan sonra bir garip oldum. Psikolojim bozukta benim mi haberim yok. Bu muhabbetin üstüne birde morallerin çöküşe geçmesi üstelik nedensiz bir şekilde. İyice geldiler bana. Yalan yok dün galiba delirmekten korktum. Hatta bu gidi

  Bir insana gereğinden fazla değer vermek kadar kötü bir durum yok galiba. Birine fazla değer verdiğin zaman onu gereğinden fazlasıyla düşünürsün aklından çıkmaz hiç. Elbet bir gün bu değeri suistimal edecek bir hareketi olur. O zaman o kadar dağılırsın ki sana geri döndüğü zaman bile eski tadı alamazsın. Maziyi ararsın hatta o sana geri döndüğü zaman onunla olmak yerine mazide kalmayı tercih edersin. Bir insana değer verirsin ve değer verdiğin halde üzülen sen olursun. Birde onu sürekli düşünmek en az o da değer vermek kadar kötü. Şimdi diyeceksiniz ''Hiç Düşünmeyelim mi?'' tabi ki düşünün lakin özellikle geçenlerde bu durumun aynısını yaşadım. Olan bana oldu. Tamam karşında ki düşün lakin aşırıya kaçtığın zaman ola ki bir ayrılık konusunda senin duygularını tercüman edecek hiç kimsen kalmıyor yanında. Çünkü sen derdini ne kadar anlatsan da seni senden daha iyi anlayan Allah'tan başka hiç kimse yok. Bu yüzden acı çekmeye hiç gerek yok. Evet geçenlerde böyle bir a

 Bu sabah saat 8 de vardiya bitimi servislerle eve dönerken bir fren sesi geldiğini söyledi arkamdan biri. Lakin ben duymadım. Biraz ilerledikten sonra bir kazanın olduğunu gördük sabah sabah çok kötüydü. Bizim gidiş yönümüzde ki bir araç karşı şeride geçmiş üstelik nasıl yaptıysa artık yolu ayıran korkuluk demirleri var. Korkuluk demirlerini yamultarak karşı geçiyor ve bir yaya halinde ki bir insana vuruyor. Bütün gözlemler bu sonucu çıkartıyor. Servis kaza yerinden aheste bir şekilde geçerken baktım kaza yeni olmuş. Adam yolun kenarında hareketsiz yatıyordu. Allah yardımcısı olsun. Açıkçası çok etkilendiğimi belirtmek isterim. Genelde böyle olur zaten. İnsan bu tür olayları gözle görüğü zaman daha çok etkilenir. Korkar ve daha dikkatli olur. Mesela ben süratli bir şekilde araba kullanmasını seven insanlardanım. Fakat hızı yerine göre yaparım. Şehir içinde hız yapmanın bir anlamı yok zaten. Çoğunlukla şehir dışı mümkünse otobanda çok hız yaparım. Bu sabah o kazayı görünce açık

 Sadece bir tanesiyle sınırlı değildir lakin tahrik olması başta gelir. Bu durum erkeğine göre değişir. Yani her erkeğin en zayıf noktası tahrik olması değil. Fakat bir çoğunun zayıf noktası tahrik olmasıdır. Bu sayede kolayca kandırılıp duygularıyla oynanması veya elde oyuncak olması mümkün. Burada kızlara suç atmıyorum lakin bir erkeği elde etmenin kolay yollarından biride erkeği tahrik etmesidir. Ve erkek tahrik olduktan sonra bütün kilitleri çözülür. Onları ben basit erkek olarak adlandırıyorum. Yani bu kadar kolay olmayın. Sonra biz erkeklerin adı çıkıyor. Bu konu hakkında karşı cinsler beni sinir ediyor iyice. Yok bir adım atsam hayır demezsin sonuna kadar gidersin. Yani iyice çirkef bir muhabbet çıkıyor ortaya. Bu yüzden kesinlikle çoğu erkeğin zayıf noktası tahrik olmasıdır. Önlenebilir mi? Önlenebilir tabi iki samimi hareket gördünüz diye hemen tahrik olmayın rahat durun biraz. İyice abartılacak dereceye getirenler var. Yapmayın abi bu kadar.

 Şu yaşıma kadar sevgililer gününü hep yalnız geçirdim. Yalnız geçirmesem bile yalnız kalır mıydım diye düşünüyorum. Ben pek romantik bir erkek değilim. 40 Yılda bir derler ya işte aynen 40 yılda bir romantik olurum. Yani kafam pek basmaz hediye durumları vs. Peki 14 Şubat alt tarafı bir gün nasıl sevgililer günü olmuş?    Kökeni Roma Katolik Kilisesi'nin inanışına dayanan bu  gün ,  Valentine  ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir bayram  günü  olarak ortaya çıkmıştır. Valantine isimli bir din adamının adına ilan edilen bayramı mı kutluyoruz şimdi biz. Valantine hoşlanılan kişi demekmiş. Tamam da ne alakası var sevgililer günüyle. Yakın uzaktan alakası yok. Bu 14 Şubat Valantine'nin bayramıysa bizim kutlamamıza ne gerek var.   Bu unsurlar bana çok şaçma geliyor. Bir adam için ilan edilen bayramı ben niye sevgilimle kutlayayım ki. Ulan Ramazan Kurban bayramlarını bu kadar kutlamıyoruz. (Sevgililer arasında) Neyse arkadaş benim için Sevgililer günü devri kapanmış

 Otogaza bu geceden sonra 4 kuruşluk bir indirimin geleceği belirtilmiş. Peki neden otogaz? Neden mazot değil? Neden benzin değil? Benzin zaten bu gidişle parlaementle yarışır. İşsizliğin ciddi derecede olduğu bir toplumda bu kadar yüksek fiyatlar neden? Tamam benzinli bir araçta aynı zamanda lpg olması avantajlı bir durum. En azından otogaza gelen indirimden faydalanabilir. Peki mazota neden indirim gelmiyor. Zam geldiği kadar indirimde gelmesi lazım. Normalde Avrupada dizel araçların yakıtı olan mazot hava kirliliğine neden olacak gazlar çıkardığı için benzinden daha pahalı. Lakin bizim ülkemizde tam tersi benzin mazottan daha pahalı. Yakıtların asgari ücret geçimiyle orantılı olması lazım. Üstelik sigorta kasko muayene... Araçların sadece yakıtı yok ki.  Yeni yılda benzin ve mazota gelen zamla vatandaş artık arabaya kilidi vurur olmaya tenezzül ediliyor. Tam o zamların geldiği zaman iş yerinde çalıştığım bir abi. Mola saatinde çalışma arkadaşlarına kendi düşüncesini sundu. Arabas

 Meslek sahibi olan insan çok şanslı bir insandır. O meslek adeta onun kolunda bir bilezik gibidir. Hele ki mesleğini severek yapıyorsa... Her ne kadar işi ağır olursa olsun en azından sevdiği işi yapıyordur. Üstelik bu devirde ve hatta gelecekte kesinlikle bir meslek sahibi olmalı bir insan. İlla okul okuması gerekmiyor. Bir meslek sahibi olmakta okula bakmıyor. Mesela ben elektrik mezunuyum lakin girdiğim fabrikada imalatta vasıfsız işçi olarak çalışıyorum. Liseden çıkar çıkmaz başvurdum fabrikaya deneyim olmadığı için elektrikçi (bakımcı) olarak almadılar. Bende mecburen imalata girdim ister istemez. Peki imalatta çalışmak nasıl mı? Söyleyelim hemen.  Sürekli vermeniz gereken bir sayı vardır. Doğal olarak o sayıyı vermeniz için sağlığınızdan azar azar eksilmeye başlıyorsunuz. Vücut artık kaldıramıyor. Bazen ihtiyacınızı gidermeye bile gidemiyorsunuz. Bazen öyle zamanlar geliyor ki bunu yaşadım molaya dahi çıkmıyorsunuz. 7.5 Saat boyunca çalışıyorsunuz haldır haldır. İşine göre değ

 Öncelikle burçları dikkate alıp önem verenler bu yazımı okumasını tavsiye etmiyorum. Çünkü bana epey kızabilirler sayıp sövebilirler belki ama bu konuda tamamen şahsi düşüncelerimi dile getireceğim. Evet arkadaşlar burçlar bence tamamen saçmalık. Yani kendi burcunun özellikleri diye bir kavram var. Üstelik bir burç yorumcuları var yakın zamanda şu konuda gelişmeler olacak hayatınızda vs. Bu konuda hiç birine öncülük etmiyorum. Özellikle kadınlarda burç hastalığı çok görülür. Gözlemlediklerim bu yönde. Ben şimdi burcumun özelliklerini taşımıyorum peki ne olacak şimdi. Ben hangi burca aitim. Bana kalırsa bunlar saçmalık. İnsan burcunun değil karakterinin özelliklerini taşır. Herkesinde karakteri ayrı bir yapıdadır. Aynı değildir. Çevremde tanıdık veya tanımadık çoğu kişiden kendi burcumun özelliklerini taşımadığımı duydum. Ve çok üzüldüm. Yani ben bir aslan olamıyorum şimdi öyle mi? Şimdi benim ne yapmam lazım burcumun özelliklerini taşımam için? Şöyle de bir şey var. Burcumun

 Yaşamak istediğim yer bir tarafı yeşillik mera alanı bir tarafı ise deniz olmalı. Merası düzlük olup geniş bir alanı açık sonrasında büyük ağaçlarla donatılması. Denizi ise tertemiz olsun. O kadar temiz olsun ki dibi gözüksün. Evimin ise biraz yüksek bir alanda olması lazım ki yüksekten manzara gözüyle bakmak benim için vazgeçilmezdir.  En önemlisi ise insanın ve paranın olmadığı bir yerde yaşamamdır. Bu kurduğum hayali bir yerde yaşamam için yiyecek ve içecek açısından olanaklar olsun benim için kafi. Lakin açıkçası keyifli bir hayat sürmek isterim. İnsanlar çok yorucu hele ki para için insanlara katlanmak zorunda kalmak daha da kötü. Milletin ağız kokusunu çekmek kim ister ki?  Bu hayali yaşam alanımda sanırım huzura bir adım daha yakın olacağımı düşündüm. İnsan ve para huzuru bozan engellerden... Ve artık biraz olsun huzura kavuşmak istiyorum. Rahat rahat yaşamak istiyorum. Rahat yaşamak için para kazanmak para kazanmak için çalışmak çalışmak için ise bütün çileye katlanma

 Çok basit bir örnek vererek konuya giriş yapıyorum. Şuan çalışmakta olduğum fabrika 10/8 küçülmeye gidiyor. Tamamen otomasyon sistemine geçiş yapılacağı konuşuluyor. Örnek olarak 10 kişinin yaptığı işi 2 kişi yapacak her yer makine olacak. Bu 10/8 küçülme çok ciddi bir fark. Peki otomasyon sistemi nasıl bir etki bırakır hayatımızda. İlk olarak kesinlikle işsizlik. Çok sayıda insanın işsiz ve aç kalacağı bir sistem bu. İnsana aşırı zararı dokunur. Peki sadece vasıfsız işçilere mi dokunur ucu. Hayır imalatta çalışan vasıfsız işçilerin sayısı aşırı derecede az olduktan sonra beyaz yakalardan da fazlalık azaltılır diye düşünüyorum. İmalatta çalışacak işçi kalmadıktan sonra ne yapacaklar ki robotlara mı hesap soracaklar. Yavaştan otomasyon sistemi fabrikalara giriş yapmış bulunmakta hatta ileri zamanlarda tamamen otomasyon sisteminden oluşan fabrikalar veya işletmelerin olması çok normaldir. Şimdiden alışmak lazım. Yani okuyan insan bile günümüz zamanında iş bulamadığı bir ülkede ileri za

 Teknolojinin yararları olduğu kadar zararları da vardır ve gelecek nesil için teknoloji çocuklar açısından iyi sonuçlar doğurmayacak. Hayatımızı kolaylaştırdığı doğru olabilir. Lakin insanımız aşırı teknoloji dünyasında yaşadıkça iletişim dünyasını köreltiyor. Artık sevdiğim saydığım arkadaşlarımla bir cafeye gittiğimde adam akıllı iki muhabbet edip konuşamıyorum. Bir insan cafedeyken kulaklıkları takıp telefondan müzik dinler mi? Gözümle gördüğümü söylüyorum. Dinler. Tek başına olsa tamam dinlesin ama bir ortam içindesin be kardeşim. İnsanlar artık ne yapacağını bilmiyor. Teknoloji iletişimi öldürüyor gittikçe. Karşımdakiyle iletişim kurmak için illa teknolojiyi mi kullanayım. Özellikle ufak çocuklar cep telefonlarına aşırı derecede ilgi duyuyor. Sadece telefon olsa gene iyi. Tablet ve bilgisayarın hastaları var. Bunlar iletişime kesinlikle büyük bir engel. Bir bakıma normal aslında teknolojiye ufak yaşta alışmaları lakin aşırıya kaçıyorlar. Buda ileride kötü sonuçlara yol aça

 Taştan inşaatın varisi derler halk arasında. Araba sevdası içinde bir hayat yaşar adeta. Zengin ailenin şanslı çocuğudur. Videolarını bir çoğunu seyretmişimdir. Aşırı adrenalin dolu araba kullanır. Makasları ve süratten ziyade yanlamasıyla bilinir. Adam benim gözümde harbi iyi yanlıyor. Trafiği alt üst edecek derecede tehlikeli sürüyor mu? Sürüyordu bir zamanlar. Bakın bir zamanlar diyorum. O internette ki videoların çoğu eski videolar. Yeni atılan bir video olursa zaten haberim olur. Zaten yaptığı röportajda da risk almayı sevdiğini söylüyor. Pistte sürmek trafikte sürmek kadar heyecan vermeyebilir. Bu yüzdende hasımı çoktur. Harun Taştan ve onun gibiler için yatacak yeri bile yok gözüyle bakanlar çok. Lakin ciddi derecede bir fanı vardır. Yani Türkiye'de nereye giderse gitsin yatacak yeri vardır bir bakıma o derece hastası çoktur. Seveni de sevilmeyeni de eksik olmaz. Aslında onun Rally yarışlarına katılmasını çok isterim. Kesinlikle katılması gerektiğini düşünüyorum. Yani bu hü

 Babam ve annem Bulgaristan göçmeni. 89 Göçmenlerinden ve Bulgaristan'da babam okurken Türkçe, Rusça ve Almanca olarak yabancı dil eğitimi almışlar. Annemde Almanca yerine Fransızca eğitimi görmüş. Okudukları okulda zorunluymuş galiba yabancı dil tabi birden fazla yabancı dil var bir hayli zor olmalı diye düşünüyorum. Şimdi onlar eskisi kadar konuşamasalar da iletişim kurabilecek kadar dile sahip durumdalar. Malesef ki küçükken abimle bana hiç bir yabancı dil öğretmeyerek bir bakıma yanlış yaptılar. Bana da senelerden beri gelmeyen bir merak geldi ve Almanca öğrenmeye karar verdi. İngilizceden daha kolay olduğunu söyleyen var İngilizceden daha zor olduğunu söyleyende. Babam İngilizceden daha basit olduğunu savunuyor. İnternetten videolara vs baktım. Okulda verilen İngilizce eğitimleri kelime kelime öğretiyorlar. Zamirler öğretip cümle kuruyorlar. Babam anlattığına göre Türkçe, Rusça ve Almanca eğitimi alırken ilk önce alfabeyi öğrettiklerini söylüyor. Aynısını da benim yapm

 Şüphesiz ki en iyi arkadaş sayılır tanıdık esnaf. Zor durumdan olduğunda halinden anlar sana güzellik yapar. Lakin esnaf tanıdık olacak. O zaman bir nebzede olsa arkan maddi manevi yönden sağlam olur.  Bundan yaklaşık 2 sene önce doğum günüm yaklaşıyordu. Abimle ikimiz kutlayacaktık sadece. Doğum günüm (Temmuz) yaz ayında olduğu için yakın arkadaşlarım memleket - tatil gibi bir yerlere gidiyorlardı. Doğum günü akşamı geldi ve abimle bizde para yoktu. Yada yeteri kadar yoktu tam hatırlayamıyorum. Tanıdık bir bakkala gittik. Adam senelerden beri orada bakkal işletmiyordu yeni gelmişti. (Bir kaç seneden beri orada işte) Adamdan alış veriş yaptığımız için adama karşı sıcak kanlı olduk. Tanıştık adamda iyi birisiydi. Doğum günü akşamı adama gittik. 70 lik Jack Daniels yanında çikolata meze olarak onun dışında sade soda vs alış veriş yaptık. O zaman 70 lik Jack Daniels 120 lira civarında bir fiyattı galiba aklımda o kadar kalmış. Toplamda borcumu 130 lira civarına çıktı. Adama derdimizi

 Çoğu kızda vardır böyle bir huy. Erkekleri sürekli yanlış anlarlar. Eski sevgililerden muhabbet açılır veya eski sevgili ola ki bir mesaj atar ister istemez. Erkeğin bir suçu olmadığı halde yanlış anlayıp uzatırlar konuyu. Doğruyu söylersin açıklarsın yanlış anlaşılmış durumu lakin kızın duruma göre ikna olması zor olur. Belli bir zamandan sonra sok sıkılır erkek iyi bunalır. Çünkü tamamen yanlış anlaşılmadan oluşan mevzuları artık kaldıramaz. O ilişkiden yavaş yavaş soğumaya başlar. Bir bakıma haklıdır da artık tükenmiştir. Kıza kendini açıkladıkça kız yüz bulur. Doğal olarak kibar yoldan açıklayacaksın kaba kuvvetle kızı kaybedeceğini iyi bilir. Ne kadar el bebek gül bebek ayağı takıldıkça o kadar kıza yüz vermiş olur. Sonunda da kızın üstüne çıkması gayet normaldir.  Kızlar hep haklı olacak diye bir kavram yok fakat kızlar genelde kendini haklı görür. İnsan gibi açıklıyorsun durumu ve inanmayıp uzatıyorlar. O zaman bana güvenmiyorsun sen muhabbeti çıkıyor ortaya ki adeta ayrılı

 Saat sabah 4 oluyor ve hala uyuyamıyorum. İyi kötü kredi borcundan kurtuldum üstümden büyük bir yük kalktı. Şansa bak bu haftada raporun sonra haftası 3 haftalık rapor Cuma günü son buluyor. Acı gerçek ama haftaya iş başı yapacağım galiba. Raporu biraz daha uzatsam bu sefer iş sakata biner. Fabrika 10/8 küçülmeye gidecekmiş. Daha askerlikte yok bende çıkışlarda ilk şutu yemeyelim. Zaten boyun fıtığı da olduk eskisi gibi göz önünde bulundurup bakmazlar bana. (En azından öyle diyorlar) Lakin benim hiç biri umrumda değil. Ne yaparlarsa yapsınlar. Zamanında övmekten bitiremedikleri elemanları sakat kalınca çıkışlarda ilk onları çıkardıklarını duydum. Yani devran dönünce geldiğin kapıdan çıkıyorsun. Aslında yurt dışına çıkma gibi bir düşüncem var. Ne biliyim buraları bana yaramıyor. Fabrikada insan köle gibi çalıştırılmaz. Tamam vardiyalı çalışırım vardiya sistemine lafım yok. Fakat iki sayı için bu kadar baskı yapılmaz. Hadi işimizi yapıyoruz sayımızı da yapıyoruz. Mesai saatinde arada

  Geçen yaz aylarında 10 bin lira kredi çekmiştim. Belli bir zaman sonra işler biraz karıştı kredi kartından taksili nakit avans çektim 1000 lira civarı. Zamanla bir türlü ödemede düzeni tutturamadık. Yok illa bir gecikme oluyor. Elime para geçti ve borcu komple kapatmak için bankaya gittim. Orada çalışana durumu izah ettim. Önce krediyi sonra esnek hesabı sonrada kredi kartı borcumu kapatmak istediğimi söyledim. Bunların hepsini gerçekleştirdi. Ayrıyeten ''Başka bir borcum kaldı mı?'' diye sordum. Kız başka bir borcumun kalmadığını söyledi. Borç işlemlerini hallettiğine göre şimdi de hesap ve kredi kartlarımı kapatmasını istedim. Hesap kartını kapatmıştı lakin kredi kartını kapatma işlemlerine o bakmıyormuş. Onu daha sonra hallederim diye düşündüm. Büyük bir borç yükünden kurtulmuştum artık. Bankadan çıktım mutlu mesut eve gittim. Aşırı derecede rahatlamıştım. Eve geldikten yaklaşık 2 saat sonra Vakıfbank'tan bir mesaj geldi. Kredi kartına 70.24 TL borcu

  Gurur yapanlar öyle ki pişman olmaya mahkumdur. Bir olay karşısında mantıkla değil gururla davranırlar resmen. Bu yüzdende çok şey kaybederler. Bu huyundan da vazgeçen birini tanımadım hiç. Yaklaşık bir sene önce babam 2-3 senelik emekliydi ve emekli olduğu fabrikada kalıp çalışmaya devam etti. Kalite kontrol sorumlusuydu. Onun çalıştığı fabrikada staj yapmıştım. Yanına gidip odasını görmüştüm iyiydi işi güzeldi. İşi imalata bakarak rahat oluğu için çalışmaya devam etti. Bir yandan da çift maaş alıyordu. Emekli maaşı + iş yerinden aldığı maaş. Bir gün babamın sorumlu olduğu şefi istifa edip gidiyor. Yerine genç bir şef geliyor. Babamla birlikte toplantılara giriyorlar babam işte rapor verip durumu açıklıyor vs derken bu şef biraz uyanık çıkmış. Artık toplantılara girmeden önce babamı bir kenera çekip babamdan bütün yapılanları ve bilgileri almaya başlayıp toplantıda bütün babamın söylediklerini kendisi yapmış gibi anlatmaya başlamış. Babamı kullanmaya başlamış bir bakıma. Babamda

 Şu an yaşadığı hayattan veya yaşadığı ülkeden memnun olmayanlarımız vardır. Bunun kişisel sorunlarının yanında diğer faktörlerinde yer alması normal bir durumdur. Peki Dünyayı değiştirecek etken, Dünyayı daha güzel bir şekilde yaşanılır kılan faktör nedir? Kesinlikle barıştır. Dünyada barış olması lazım ülkeler arasında barış olması lazım ki daha güzel bir hayat yaşayabilelim. Çoğu ülkeler kendi çıkarları ve para için barışı katletmeye devam ediyor. Bir ülkede iç savaş çıkarıp binlerce belki milyonlarca insanın hayatını kaybetmesini normal karşılayacak kadar tehlikeli bir gezegende yaşıyoruz. (Yada tehlikeli canilerin gezegeninde) Bu durumdan en çok etkilenen gariban insanlar oluyor genelde. Pasaportu yok parsı pulu yok hiç bir yere kıpırdayamıyor. Mecburen felaketin ortasında kalıyor. Barış içinde yaşamamız gerekiyor ama bunu aksine çeviriyorlar. Ülkeler arasında anlaşmazlık olabilir lakin abartılmamalı. Hele ki anlaşma yapılıp da el altından iş yürütmek hainliğin gösterges

 Bir çok kişinin çevresinde yaşadı bir olayı veya bir anısını yaşanıldığından daha gösterişli bir şekilde abartarak atan insan vardır. Bu durum biraz yalana da girebilir tabi. Yani bu tip insanlar sayesinde diğer insanlarında abartması normal bir durum. Bu tip insanlar sayesinde ürerler zaten. Amaç göz önünde olmak, onun yaşadıklarını unutulmaz yapmak. İnsan biraz abartır atabilir lakin bazıları iyice doğaçlama bir seneryo oluyor yüzüme karşı. Abi böyle insanlar bir muhabbet anlatırken gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Bir bakıma seni enayi yerine koymuş oluyor. Attığını bildiğin halde onun boş havalarını dinliyorsun. Onun yanında geçen ömrüme yazık oluyor. Bu insanların yanında bir muhabbet anlatırsan o senin anlattığının iki katını anlatır. Destekli bir şekilde atmaya başlar. Bu insanlar sayesinde bir şey öğrendiysem yeni tanıdığım bir insanın her anlattığına kesin olarak inanmamam gerektiğidir. Yani bile bile kendimi neden mal yerine koyayım ki. İyiliğine iyi insan olabilirler. (

 Direksiyon sınavları eski sınavlara bakarak daha zorlaştığı bariz. Yeni ehliyet alanlar bir kaç defa trafiğe çıktığı zaman acemilik dönemini çoktan geçtiğini sanar. Çoğu kişi öyledir bende öyleydim. Ufak tefe tehlikeli hareketler yapmaya başlar arada aksiyona sıcak bakar. Aşırı yapmaz tabi aşırı yapanlarda var sonu hüsranla bitiyor malesef. Sonradan aklı başına geliyor ufak bir yere vursun veya vurmasın. Ben bu konuda internetten araç kazalarını izlemelerini öneririm. Yani bir ara hıza aşırı tutkundum. Bazı virajlardan nasıl sağ çıktığımı ben bile bilmiyordum şansa bala çıkıyorduk bir şekilde. Yani yaklaşık 3 sene önce ehliyeti aldım 3 senede usta şoförüm diyemem kendime. Aslında usta şoför yoktur zaten deneyimli şoför vardır. Zaman zaman internette gözüme takılan kazaları (makas kazaları, hız kazaları, yarış kazaları vs) izledikten sonra aşırı duruldum. En güzeli sakin gitmek tek parça halinde sağlıklı gitmek olduğuna kanaat getirdim. İlk başta yeni ehliyet alan aşırı ateşli olur kan

 Çevremde bu tip insanlar olduğu bariz. Nasıl bir düzeyde yaşam standartında yaşadıklarını da iyi biliyorum. Neyse sözlerim sadece tanıdıklarıma değil ama insan kendisini sıkar, tutumlu olur. Her insanın yapması gereken bir durumdur bu. Lakin aşırıya kaçan hatta abartan oluyor. Adam kendini her şeyden o kadar kısıtlıyor ki sosyal faaliyetleri küçülüyor çok ama kimse bilemez ki adam belki o haliyle o yaşam tarzıyla mutlu. Çünkü parası cebinde kalıyor. Yani herkesin bir yaşam tarzı vardır. İnsan bazı konularda kendisini kısıtlamalı lakin kendisini öldürmemeli. Öldürmekten ziyade özgür olmalı. Özgürlük sadece sivil hayat mı? Ya da özgürlük sadece para mı? Hayır tabi ki. Yani cebinden çay parası çıkacak diye masadan masaya muhabbetten muhabbete atlayıp kahvenin diline düşmeye değer mi? Araba alıp bir tek tatile ve memlekete giderken kullanan bir insan araba almaması lazım. Sigortası kaskosu muayenesi hiç uğraşmasın bunlarla otobüsle yolculuk yapsın daha

  Çevremde hiç maço erkek veya maço bir arkadaşım yok. Şu yaşıma kadarda görmedim zaten. Kız arkadaşlarımdan bazıları maço erkek isteyip evleneceği erkeğin maço olmasını istiyor. Peki odun erkekle maço erkek aynı mıdır? Bana kalırsa aynı sayılır. Çünkü ikisinde de denge biraz kayık. Lakin bir fark var tabi aralarında maço erkek, ben tek siz hepiniz havasında bir özgüvene, cesarete sahiptir. Bu durum kesinlikle yetişme tarzıyla ilgilidir. Sonradan olunur mu bilmem. Özü sözü bir olması lazım insanın. Herkes sevgilisini sahiplenir lakin maço erkek sahiplenmenin ötesine geçer. Ve şöyle bir durum var ki; romantik erkek ne kadar romantik olursa olsun maço erkek 40 yılda bir romantik olur onuda unutulmaz yaptığı için diğer erkeklerden 1-0 öndedir. O halleri kızlara alışık gelmediği için hayatta unutmazlar. Ağırbaşlı ve çoğunlukla kabadayı ayaklarında takılırlar. Gerektiği zaman konuşurlar fazla boş muhabbet yapmazlar. Adeta adamlığın kitabını yazacak kadar adamlardır. Karakterleri sa

 Orta sona giderken okulda bir afiş görmüştüm. Bir spor salonunun afişiydi. Üstünde Taekwondo Kick Boks ve Wu Shu eğitimleri verildiği yazıyordu. Bizim aile biraz sporcuydu. Dedemin eskiden güreşçi olduğunu duymuştum. Babam vücut geliştirmeyle ilgilenmiş abimde Kungfu ve Kick Boks eğitim almıştı. Bruce Lee başta olmak üzere dövüş filmleri ve dövüşçüler çok dikkatimi çekiyordu. Bende Wu Shu eğitimi almaya karar verdim ve abimle afişte ki spor salonuna gittik. O zaman 12-13 yaşlarında bir ufaklıktım ve Wu Shu eğitim almak için yaşımın tutmadığını söylediler. Bende Kick Boks eğitimi almaya karar verdim. Heves ve merak olduğu için çabuk kapmıştım teknikleri ve antrenörümün gözüne girmem kolay olmuştu.   Aradan biraz zaman geçti maç yapmaya başladım vs derken kendimi kanıtlamıştım artık. Müsabakaya gidip dereceyle dönmeye başladım. Spor salonunda idman saati dışında bir arkadaşla muhabbet ederken arkadaş, antrenörümün beni çok övdüğünü söyledi. Ben bunları duyunca iyice ga

 Yaklaşık 6 ay kadar önce boynuma ufak ufak ağrılar girip kasılmaya başlamıştı. Fazla oralı olmamıştım lakin 6 ay kadar devam etti ağrılar. Gittikçe de şiddetlenmeye başlamıştı. Uyumaya yattığım zaman yatakta rahat yatamıyordum ağrıdan. 20 Yaşında fabrikada genç bir işçiyim. Fabrikaya girmeden önce böyle bir ağırım yoktu. Fabrikadan kaynaklandığı düşünüyorum ben. Zaten çalıştığım yerde bana eski çalışanlar ''bu bölümde ya bel fıtığı olursun yada boyun fıtığı'' diyorlar. Haksız da değiller boyun fıtığı olan tek ben değilim bölümde. Bazılarında boyun bazılarında bel fıtığı varken bazı insanlarda boyun ve bel fıtığı ikisi de var. Bende boyun ağrılarımdan boyun fıtığı olduğumu düşünür gibi oluyordum. Fabrikada boyun fıtığı olan insanlara sordum geçip geçmeyeceğini. Verdikleri cevap ''Bak koçum boyun fıtığı olduysan bir ömür fıtıksın geçmez. Fizik tedavi görürsün, fizik tedavi sadece rahatlatıyor ama geçirmiyor'' oldu.  Bir haftalık yılbaşı tatilinde

 En tatlı para kazanma şeklidir lakin bir yerden acısı çıkar diye düşünenlerdenim. Kolay yoldan para kazanmayı bir çoğu insan ister ve türlü türlü işlere girer. Çevremde bunun örneği çok. 30 Bin liraya araba düşürüp 60 bin liraya satmaya kalkışanlar (detaya girmek istemiyorum çok karışık) Kairos'a girenler (bu ek gelir diyelim) internetten yatırım sitelerine üye olup bir takım şeyler alıp satmak yani para kazanmak için saçma sapan işlere girip sonucu hüsranla biten hikayeler gördüm. Yakın bir arkadaşım 10 bin lira civarı para kazandı kolay yoldan ve sonunda dünya kadar borca daldı dört bir yandan. Sevdiği kızı da kaybetti ufak ufak toparlamaya çalışıyor kendini. Bu işlere boş bakıyorum ben. Yani ne gerek var boş işlerle uğraşmaya. Biraz bir takım konularda bilgi edinip emek vermeye değer bir işlere girişmeli insan ki emeğinin karşısını alsın. Alın teriyle kazansın rahat olsun. Lakin bazılarımızda öyle bir kültür yok. Para sevdası adamı bin bir çeşit hale sokuyor. Yani demek i

 Bilakis içmediğin halde sarhoş bir insanla uğraşmak onu idare etmektir. Paranla kafayı bulmak gibi bir kavramdır. Çevremde beni içkiden soğutan insanlar var. Eksik olmasınlar. Aslında sarhoş halleri eksik olsa çok makbule geçer. Şimdi içmek var, birde çıkartmak var. Keyfine iç tabi çizgiyi aşmadan ama bokunu çıkartma arkadaş. İnsanın morali bozukken kendini alkole vurmak çözüm getirmez. Şahsen bana hiç getirmedi. Birde tribe girmeleri var ki insanın sabrını deniyorlar adeta. Çıkmaz sokağa girip bu sokak neden çıkmaz lan diye o sokaktan çıkmaya çalışmak gibi aynı muhabbetleri ederler. Uzatırlar çok. O zaman ne olursa olsun onlar haklıdır. Sende çoğunlukla aynı kelimeleri söyler durusun. ''Tamam'' ve ''Haklısın'' Deyip topun ucundan kurtulursun aksini söylersen vay haline. Lakin herkeste böyle bir durum söz konusu değil ama bazılarında belkide bir çoğunda böyledir. Şikayetçi miyim? Hayır ama ne gerek var o kadar içmeye arkadaş. Hadi bir olur ik

 Yaklaşık bir sene önce İzmir'de Türkiye Şampiyonasına gitmiştim. İzmir'deyken bir kızın beni sorduğunu duydum arkadaştan. Bir hafta içinde dönmüştük İzmir'den neyse bu kız buluşmak istedi buluştuk arkadaş vasıtasıyla 2 kız 2 erkek takıldık. Bir ara arkadaşlar yalnız bıraktılar bizi bende açıldım kıza. Sevdiğimi söyledim. Çıkmaya başladık. Bir hafta sonra buluşacaktık ilk buluşma ve yine aynı kişilerle kararlaştırdık. Buluşma günü sabaha erken saatte buluşmak istedi. Sabah 9'da buluşur mu insan. İşe mi gidiyoruz kızla buluşmaya mı? Neyse bir anlaşmazlık oldu o gün biz buluşmaya gitmedik arkadaşla bir bakıma biz mi onları ekmiş olduk onlar mı bizi ekmiş oldu 2 sene geçti muhabbetin üstünden anlamadım. Ben hiç bir şey demedim mesajda atmadım o da atmadı. Aramadık da birbirimizi. Huyum kurusun bir insandan çok çabuk vazgeçebilirim. Hiçte zorlanmam.  Aradan bir sene geçti aynı ortamda denk geldik. Daha doğrusu o geldi benim yanıma. Ortamda herkes onunla bir haftalık o k

 Açık sözlü olan insan korkulmaması gereken bir insandır. Açık açık düşündüğünü, yapacağını, yorumunu, görüşünü dobra dobra söyler. Zaten karşısında ki insanın kırılıp kırılmayacağını göze alıp her şeyi açık açık söyleyemiyorsa o insan açık sözlü biri değildir. Olamazda. Açık sözlü insanın genelde az dostu olur. Gerçekler acıdır derler. O da gerçekleri açık açık söyler. Bu yüzden yanında az dostu kalır herkes gerçekleri kaldıramaz. Lakin o insandan zarar gelmez yani arkanızdan iş çevirmez arkanızdan konuşmaz ne yapacaksa yüzünüze karşı yapar yapacağını. Çok insan kaybeder ama kaybettikleri için pişman olmaz. Yüzüne edilen iki lafı kaldıramayan insan basittir açıkçası. Bu yüzden açık sözlü insanlar benim için hayatımda çok farklı yere sahiptir. Yüzüme karşı olumlu olumsuz her şeyi söyleyebilmeleri onları diğer herkesten ayırıyor. Bu başlık altına bende giriyorum. Gerçekleri açık açık söyleyip çok kişiyi kırmış olabilirim. Pişman da değilim aslında. Çevrenizde varsa açık

 Bu soruyu galiba bir çoğumuz düşünmüştür. Hangi zamanda yaşamak isterdim? Eski filmleri izleyip ve yaşlı insanlardan geçmişte ki hayatı dinledikçe eski zamanda yaşamak istediğime karar verdim. Eski zaman derken iyice imparatorluk, padişahın olduğu devir değilde 70 ler 80 ler diyelim. Neden bilmiyorum o zaman yokluk olduğunu söylüyorlar ama dostluğun kıymeti bilindiği de söyleniyor. Yaşlı dedelerimiz sağ olsun. Tabi herkes dört dörtlük olamaz da eski zaman bana daha farklı daha ilgi çekici geliyor. En azından şu yaşadığımız hayattan daha iyi bir yaşam sağlardım diye düşünüyorum. Hatta mesleğimi bile seçtim. Kamyon şoförü. Aslında tır şoförü de olabilir. İkisinden biri işte. Ne tır ne de kamyon şoförü olacak bir tipim yok ama sonuçta aracı kullananda tipim değil. Kirli sakal bıraksam profil oturur galiba. Eski zamanın ulaşılabilir zorluları şimdi kolaylaştı lakin insanlarda çok kolaylaştı, basitleşti, ucuzlaştı. Yalnız kalmaktan mutlu olur oldum artık. Biraz parayı bulan bir araba