Kayıtlar

Düşüncelerim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kadınlara Karşı Uygulanan Şiddet

  Kadınlara karşı uygulanan şiddet hakkında Dünya genelinde bir çok haber okuduğumuz vardır. Açıkçası kadınlara şiddet gösteren erkekleri sert bir şekilde eleştiriyorum ve bu gayet normal bir eleştiri. Bir erkek bir kadına el kaldıracak ona şiddet eğiliminde bulunacak kadar erkekliği düşmüş ise hiç erkeğim diye gezmesin. Hatta dillendirmesin bile. Unutmayın biz erkekler bir kadından doğup Dünya'ya gözlerimizi açıyoruz. Bunu bile bile kadına şiddet uygulamak çok şeref yoksunu bir durum. Kimse " Delikanlı değilim " demez. En azından şu zamana kadar hiç bir erkekten öyle bir söz duymadım kendisi adına.    O zaman herkes delikanlı ise delikanlılığına yakışır hareketler sergilesin. ( Tabi bu sözüm kadınlara karşı geçerlidir ) Bir kadına şiddet uygulamak daha çok onun çevresinde ne kadar ucuz bir karaktere sahip olduğunu gösterir. Senin gücün kadınlara yetiyor? Bir kadın ne yaparsa yapsın ( Tabi çitayı çok aşırı derecede aşmadan, cinayet gibi mesela zaten adalet ona ger

Gelecek Hakkında Planlar

 22 Yaşına gelmiş olup artık askere gitme zamanımın geldiği net bir şekilde ortada. Aralık ayının sonunda tecilim bitiyor. Ocak ayında muayene olacağım. Artık şansıma neresi çıkarsa. Askerden sonra ise gelecek hakkında planlar yapmaya daha şimdiden başladım. Askerden gelenlere genelde " Asıl askerlik şimdi başlıyor " denildiğini duyuyorum. Aslında bir düşünüldüğü zaman haksız da değiller. Bütün ömür boyunca çalışacaksın emekli olana kadar. (Tabi bu saatten sonra emekli olabilirseniz ne mutlu) Sorumluluk sahibi olacaksınız. Bir yandan maddi açıdan inişli çıkışlı zamanlar olabilir bir yandan ise manevi değerlerinizi kaybedebilirsiniz. Duygusal olarak çöküntülere girer insan. Tabi bunları şimdi de yaşayabilirsiniz. Lakin askerliği yaptıktan sonra düğün dernek derken başınız bağlanıp yuva kurduktan sonra bir şekilde geçimin sağlanması lazım. Basit bir olay değil evlilik. Evliliğe girmek istemiyorum şimdi...  Artık fabrikanın suları çekilmiş olduğu düşüncesindeyim. Her sene s

Sabırlı Olmak

  Sabırlı olmak için gerekli tavsiyeler tarzında bir yazı olmayacağını baştan belirtmek isterim. Son zamanlarda gözlemlediğim durumlar ayrı karşılaştığım durumlar ayrı ve duyduklarımla ile birlikte bu konu hakkında bir yazı yazmak istedim. Sabırlı olmak açıkçası zordur fakat sizi bilen bilir zaten. Bir de yüce Allah bilir. Hatta sizi en iyi o bilir. Sabırlı insanlar genelde hep kazık yer, çoğu durumda kaybeder. Lakin bunların hepsi iyi niyetli olup sabırlı olması için gayret göstermesinden dolayı olur. Bir yandan kaybederken bir yandan ise kazanır. Kayıp ettikleri için gönül koysa dahi kazandıkları için umursamazlıktan gelir. Çünkü kazandıkları kaybettiklerine değer.  Tabi şimdi " Nerede kazanıyor? " diyebilirsiniz. Nereden kazandıkları hiç belli olmaz. Belki maddi olarak kazanır belki manevi olarak. Her şey bir yana sabırlı olmak güzeldir. İnsana çok şey öğretir. Aksi halde sabırsız insan en ufak aksiliklere dahi katlanamaz. Kendisini yer bitirir. Son anımızı bilmediği

Emeklilik Yaşı

  Emeklilik yaşı hakkında herkes farklı düşünceye sahip olabilir. Çevremde çalışan arkadaşlardan abilerden gerek ise ablalardan çoğunluğu emekli olacağını ve olacağımızı düşünmüyor. Çevremde olan nadir bir kesim ise emekli olabileceğini düşünüyor. 20 Yıl dolu dolu çalışıldığı zaman primlerin dolmasına kadar her şey normal. İnsanı zorlayan kısım bu zamandan sonra başlıyor. Emeklilik yaşı nın 65 olması bayanlarda ise 60. Tam tamına 45 yıl çalışacak bir insan olabilir mi? Kaç kişi 45 yıl boyunca çalışmış. Lakin işine göre değişebilir benim ağırlıklı olarak kastettiğim konu fabrikada işçi pozisyonuna göre konuşuyorum.  Ben şu zamana kadar bir fabrikada çalışan 45 yıllık bir işçi duymadım görmedim. Açıkçası bu emeklilik yaşı ülkemizde ki çalışma koşullarına bakarak kesinlikle fazla. Bu konunun bir daha açılıp emeklilik yaşı nın düşürülmesi konusunda hemfikirim. Zaten her şey bir yana ben ve benden sonraki neslin emekli olacağını bile düşünmüyorum. 65 Yaşına kadar fabrikada çalışa çalı

HERKES HAKLI

Resim
  Şuan biraz geçmişinizi düşünün. Özellikle sevdiğiniz birileri sevgili, arkadaş, aile, akraba gibi değer verdiğiniz insanları düşünün. Bunlarla hiç tartıştığınız oldu mu? Veya anlaşamadığınız anlar vs. Peki sonunda kim haklı çıktı? Yoksa sende haklı olduğun halde susanlardan mısın? O zaman tanıştığıma memnun oldum. Herkes neden bu kadar haklı? Nasıl oluyorsa hep kendilerini haklı çıkarıyorlar? Artık insanlardan soğudum. Herkes kendisini haklı çıkarmak için belli başlı bahaneleri öne sürüyor. Aslında o da biliyor bahane olduğunu lakin artık bahane boyut değişiyor yani. Aşırı büyütüyorlar. Biz peki bahaneler yüzünden mi haksız kalıyoruz? Hiç kimse birbiriyle anlaşmaya çalışmıyor. Böyle giderse ortada bir değer bir sevgi kalır mı? Bir arkadaşının, sevgilinin, akrabanın gözünde vezir olmak da rezil olmak da senin elinde. İnsan kendi kendini batırır yada yüceltir. Kendini beğenmişlik olarak değil karakter olarak söylüyorum. Yanlış kabullenmeyen bir insandan ne beklenir... Ne kadar iyi olur

1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİLER BAYRAMI

Resim
  Bugün 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler bayramı. Öncelikle bütün işçilerin işçi bayramını kutlarım.  Geçen haftadan fabrikada sendikacılar elinde bir listeyle dolaşıyorlardı. Belli ki 1 Mayıs'a adam lazım. Yani sendikayı temsil edecek birileri lazım, bir topluluk lazım. Zaten herkesin ismini yazdılar. Tabi gelmeyenler bir o kadar da fazlaydı. Bugün 11:00'da başlayacak 1 Mayıs gösterilerine katıldım. Tahmin ettiğimden daha kalabalıktı. Saygı duruşuna durulup İstiklal Marşı okundu. Üst mevkiye sahip bir takım insanlar konuşma vs yaptıktan sonra halk oyunlarıyla son buldu. Öyle olması lazım halk oyunlarına başladıkları zaman ben yavaştan yuvama çekilmeye başlamıştım. Gerisini bilemem. Malum bu akşam gece işe gideceğim uyumam lazım. Bazıları gereksiz olarak bakıyor bu tip gösterilere bazıları ise tatil deyip oralı olmuyor bile. Aslında bugün (bende bir işçi olarak) bizim bayramımız. Neden kutlamayalım ki? Bu bayramları değerlendirmemiz en içten duygularla kutlamamız lazım. Çünkü bugün

HAYATTA HER ŞEYİNİ KAYBEDERSİN FAKAT NEŞENİ KAYBETME

Resim
 " Hayatta her şeyini kaybedersin fakat neşeni kaybetme " Diye söylenmişti bana staj yaparken sevdiğim bir abim. Basit gibi gelebilir fakat çok önemli bir tavsiye olduğunu söylemeliyim. Neşe sadece anlık mutluluk anlık gülüşler kahkahalar değil. Neşe, yaşadığın tüm olumsuzluklara rağmen gülüşünün bozulmamasıdır. Bütün olumsuzluklara rağmen yinede gülmektir, gülüşünün önüne geçilmemesidir neşe. İnsan maddi manevi aile sevgili vs gibi değerleri kaybedebilir. Elbette ister istemez üzülür insan. Fakat elinde olmayan, değiştiremeyeceği durumlar vardır. Bu durumlar için yapılacak bir çarenin olmadığını bilirsiniz. Elinizden bir şey gelmez ve elinizde olmayan olumsuz durumlarda sizin ayakta durmanız gerekir. En güçlü anınız o an değil fakat en güçleneceğiniz zaman o andır. Bu yüzden bütün kaybettiklerinize rağmen güçlü olmalısınız neşenizi kaybetmeyin. Çünkü hiç kimsenin toz pembe bir hayatı yok. Elbette inişli çıkışlı dönemleri olur insanın. Üzülmek elde değil fakat sürekli üzüntül

YETERSİZ MAAŞLAR

Resim
 Geçenlerde fabrikada para muhabbeti açıldı. Dolayısı ile giderler gelirler söylenirken ister istemez elimizde ki imkanlar geçmiş zamanla kıyas yapıldı. Yaşlı bir abi "Eskiden böyle cep telefonu çamaşır makinesi bulaşık makinesi falan yoktu ama yediğimizden içtiğimizden kısmazdık maddi yönden rahattık. Şimdi her şey elinin altında ama aldığın para geçinmek için çok yetersiz." dedi. Aldığımız maaş gerçekten de yetersiz. Ülkemizde her şey çok pahalı. Zamlar içinde yaşıyoruz. Hele ki asgari ücretin zamlanması demek diğer zamlarında yolda olduğu anlamıdır. Durum böyle olunca aldığımız maaşlar bizi kısıtlıyor hatta fazlasıyla zor durumda bırakıyor. Yanımda çalışan insanlar mesai bitiminde ek iş yapıyorlar. Keyiften mi peki? Hayır tabi, tamamen maddi açıdan mecburiyet. Herkes biraz daha fazla para kazanma çabasında. Sırf maddi açıdan az da olsa rahatlık bulmak için. Peki bu durumun böyle olması mı gerekiyor? Neden asgari ücrete çalışan işçiler için bir iyileştirilme yapı

EVLENMEK İÇİN ACELE ETMEK

Resim
     "Şu zamanda boşanmaların çoğu erken ve acele evlilikten kaynaklanıyor." Derdi abim. Bir bakıma doğru söylüyor çevremde bunun örnekleri bariz bulunmakta. Evlenmek için acele etmek ne kadar doğru? Arkadaşım sırf evlenmek için tecili bozdurup askere gitti. Daha 21 yaşında yakın bir zamanda evlenmeyi düşünüyor. Üstelik evlenme teklifini askere gitmeden önce yaptı. O kadar genç yaşta sorumluluk almaya gerek yok bence.   Örneğin bir başka arkadaşım o da 22 yaşında çıktığı kız ile 1 senesini doldurmadı. Gel gelelim bu yaz düğün yapmayı düşünüyor. Epey aceleci bu arkadaşlar. Bu evlilikte ne var bu kadar erken evlenmeye çalışıyorlar. Tamam yuvanı kuracaksın eşin yemek yapar eşinle beraber aktivite yaparsınız. Lakin bende 21 yaşında olmama rağmen bu yaşta sevgilimle yada arkadaşımla aktivite yapmayı tercih ederim. Yani evlilik için daha zamanımın olduğunu düşünüyorum.  Bana zamanımın geldiğini söylüyorlar evlilik için. Dolayısı ile ben pek kulak asmıyorum. En

Emeklilik Kaygısı Duyan Gençler

Resim
     Emeklilik yaşının 65'e çıkması üzerine emeklilik kaygısı duyan gençler olarak bir çoğumuz emekli olacağımıza şüphe ile yaklaşıyoruz. İş şartları bu ülkede zor olmakla beraber bir hayli ağır. Sağlık olmadıktan sonra emekliliği bırakın yaşamaya dua edin. Bir çok tartışmalar yaşandı fabrikada ki işçiler arasında. Örnek olarak herkes yurt dışında ki emeklilik yaşını savundu. Emeklilik yaşı orada da az değil. Neden biz onlarla eşit olmayalım vs. Bir abi çok güzel demişti. "Tamam o zaman yurt dışında ki çalışma olanaklarını bize de sunsun o zaman 65 yaşına kadar çalışırım." Bunun üzerine "Kaç kere yurt dışında çalıştın" vs tarzında söylemler geldi. Burada herkes kendi fikrini savunuyor. Hiç kimse ortak yönde olaya tarafsız bakmıyor. Bu konuda benim düşüncem ya emeklilik yaşı düşsün ya da bu ülkede çalışma şartları yurt dışında ki şartlarla eşit uyumlu olsun. Çünkü iş şartları ağır. Tabi bu son söylediğimin gerçekleşmesine ihtimal vermiyorum. Doğal olara

İşsizlik İçin Ufak Bir Öneri

Resim
 Bu söylediklerime belki katılmayanlar olabilir. Özellikle emekli olup hala çalışanlar karşı çıkacaktır. Fakat fabrikalar için (İşçi sınıfını baz alıyorum.) ayakta kalabilmek için en köklü formül torpildir. Torpil olduktan sonra hakkını veren bir çok işçinin üstünde olursunuz. Torpilde işsizlik için ufak bir sebeptir. Mesela torpiliniz varsa fabrika kontenjanı sizin için sorun değildir. Elbet sizin içinde bir yer vardır. Fakat burada asıl anlatmak istediğim torpil değil.  Peki nedir? Diyeceksiniz.  Bir adam düşünün fabrikaya giriyor ve yıllarını verip orada emekli oluyor. (Bizde oluruz inşallah) Emekli olduktan sonra çalışmaya devam ediyor. Sorun da burası. Emekli olduktan sonra çalışsın fakat emekli olduğu fabrikada kalmasın. O fabrikadan çıkartılsın. Kendisine dışarıda da iş bulabilir çalışmak istedikten sonra. Ona uygun taşeron işine girebilir vs. Emekli olduğu işletmede kalıp hala devam ederse ne olur? Çift maaş alır fakat bu beni ilgilendirmez. Zaten umrumda da değil ist

Özgür Olmak

Resim
  Özgür olmak hayatımızda en önemli değerlerden bir tanesidir. Özgürlüğün değerini bilmeliyiz ki herkeste olmayan bir değerdir. Malum bazı ülkelerde insanlar sokağa çıkamaz oldu. Adeta ölümle burun burunalar. Aslında herkes ölümle burun buruna bir bakıma çünkü ölümün ne zaman geleceği belli değil. Fakat özgürlük adına atamız Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptıklarını unutmamak gerekir. Ne kadar güzel bir şey yapmış atamız Mustafa Kemal Paşa. Bunun değerini bilmeliyiz. Bilmezsek kaybettiğimiz zaman anlarız kıymetini. Özgür olmak aslında sadece tek bir kalıp olmamalı şahsi fikrimce. Tabi ki en başta toplum olarak özgür olmalıyız özgür yaşamalıyız. Daha da derine inersek yani daha kişiselleştirmek istiyorum. İnsan yaşadığı ülkede özgür olmalı (güzelim Türkiye'mde özgür bir hayat yaşıyoruz) sonrasında ki özgürlükleri tamamen kişiselleşmeye dayalı olduğunu düşünüyorum. Mesela aile içinde özgür olmalı, elbette kısıtlama olabilir fakat abartılmamalı. Arkadaş çevresinde özgür olmalı özgür

Youtuber Modası

Resim
 Şu aralar neredeyse 7'den 70'e herkesin eğilim gösterdiği bir platform. Sosyal medyada her şeyin bir modası var. Bir aralar Msn çok iyiydi. Bir aralar Facebook, Twitter yani daha iyi yapımlar gelene kadar her şeyin bir modası var. Tabi moda demek biraz yanlış tabir olabilir. Çünkü kimse moda uyum sağlamak amacıyla Youtuber olmaz. Yada Facebook Twitter kullanmaz. Değinmek istediğim nokta, zamanla her şeyin eskimesi. Geride kalması. Örneğin blog kullananların artık Youtube'de bir kanal açarak Youtuber olduğunu görmek mümkün. Bariz gördüğüm için bu yazıyı yazıyorum. Bloğuna ara vermenin zamanı geldiğini düşünerek Youtube'ye geçiş yapıyor. Aslında bloğu Youtube'ye karşı asla değişmem. Zaten okumayı sevmeyen insanlar nerede olması gerektiğini biliyor. Youtube'ye geçme amacı ne olabilir ki blog tutan bir bloggerin? Trafik kaynağı mı? Yoksa Youtube daha mı çok kazandırıyor? Yoksa Youtube'de popüler olmak daha mı kolay?   Arada bende Youtuberlerin vide

Otoban Ve Hız

Resim
 Fabrikada araba hastası abilerimle her gün bir kaç kez araba muhabbeti yaparız. Arabalarımız iyice sportif sürat yapmaya müsait veya tamamen sürat için yapılmış arabalar olmasa da hakkını verecek kıvamda olması gerektiğini düşünürüz. Bu yüzden yaptığımız hızları hangi viteste ne kadar gittiğini yaptığımız yolculukları ne kadar yaktığını vs hepsini konuşuruz.  2.0 Motor gücüne sahip bir Volkswagen Caddy'miz var. Bundan önce ki arabamızda 2008 model Caddy. Evet biz Caddy'den başka araba kullanamayız. Hatta ben Caddy'de öğrendim araba kullanmasını iki araba arasına tek manevrada park ederim fakat arabaya öyle alışmışım ehliyet sınavında Hundai i20'yi park edemedim. Düşünün artık o derece alışmışım başka araba kullanamıyorum. Neyse konudan çıkmayalım. Şuan ki aracımız bir önce ki aracımızdan çok daha iyi. Hız sürat bakımından toparlaması bakımından çok memnunum. Eski aracımla motor hacmi açısından çok fazla fark yok bende bu yüzden bu kadar fark olacağını tahmin et

Sporcu Karakteri

Resim
 Bu sabah 24:08 vardiyası bize göre yarasa vardiyasından çıktım. Servislerin önünde bizim servisin şoförü O abi ile muhabbet etmeye başladık. Aramızda çok iyi değil yani yeni yeni muhabbetimiz oluşmaya başlıyor. Şoförlüğü iyi olan bir abimiz olduğu için mümkün mertebe onun servis ile gelip giderim. Muhabbet ederken benim fabrikaya ilk girdiğim bölümde çalışan E abi geldi. Üçümüz muhabbet ederken E abi "Adam Kickboxçu" dedi. O abi ilk etapta şaşırdı. "Pek belli olmuyor"Dedi. "Doğrudur abi pek kalıp olmadığı için herkes öyle diyor" Dedim. O da "Yok kardeşim kalıptan değil konuşma tarzın efendiliğinden dolayı belli olmuyor. Bazıları çok ters konuşur hareketleri daha bir başkadır, havalıdır. Ama sen öyle değilsin" dedi. Bende "Sporcu karakteri önemli abi" dedim. Adam gerçekten çok doğru söylüyor. 6 Yıl Kickboks yaptım. 6 Senede bir çok insan gördüm. Benden eski olanlar benim ile aynı ve benden daha yeni olanlar. Hepsinin karakte

İnsanlığı Öldüren İnsanlar

Resim
 Her insan bir gün ölecektir fakat bazı insanlar, insanları bir takım zorluklara uğratarak veya muzdarip durumlarda bırakarak onların bir takım duygularının yok olmasına yol açar. Bir insan düşünün zorluklara ne kadar katlanabilir? Peki insanlığını kaybetmiş tonla insan varken ne kadar mutlu ne kadar huzurlu olabilir? Mutluluğunu çalmak için peşinden gelirler. Sonra mutluluğunu öldürürler. Peki güven! Bir insana neden güvenirsin? Sana karşı asla güvenini suistimal etmeyecek diye bir antlaşma bir belge yok. Neden güvenirsin? Güvenmek istersin, inanmak istersin. Sadece bir insana Dünya'ları anlatırsın hiç anlatılamayacak kadar. Bir gün hiç düşünmediğin şey olur belki de düşünmek istemediğin bir şey ve bir bakarsın tek başına kalmışsın. Güvenini kaybedersin. Bir daha kimseye güvenmemek şekilde güvenin de ölür.  Hele para yüzünden neler olmaz ki? Adam satıştan cinayete soyguna kadar yolu var. Para yüzünden insanlar aç bir şekilde günler haftalar geçiriyor. Para yüzünden karde

HERKESİN BİR İLACI VARDIR

Resim
 Bazen insan yaşadığı hayattan bunalır veya yaptığı hiç bir şey ona zevk vermiyordur. Her şeyden sıkılır. Hayatı rutinleşmiştir. Kendisini iyi hissetmiyordur. Ara ara çok olur bana özellikle şu sıralar çok sık oluyor. Yaptığın hiç bir şeyden bir zevk alamıyorsun. Fakat bu birazda yaptıklarına bağlı. Mesela her gün veya sık yaptığın aktiviteleri yaptıysan tabi ki zevk alamayacağın kesin. İnsan ne yapabilir? İşte burada herkesin bir ilacı olduğunu söylemem lazım. Çünkü bazen yalnız kalmak istersin her şeyden herkesten uzaklaşmak istersin. Günlerce kimsenin seni rahatsız etmemesini istersin. Özellikle şehirden uzak doğaya yakın alanda olmak istersin. Kafanı dinlemek istersin. Yaptıklarını ve yapacaklarını gözden geçirirsin. Hayatında ters giden bir şeylerin olduğun farkedersin. Yaptığın yanlışları ve neden bu durumda olduğunu düşünürsün. Bazen arkadaşlarınla ufak bir tatile çıkmak istersin. Veya arkadaşlarınla sabahlara kadar eğlenmek. Bazen sürekli alkol almak istersin. Alkolün

TÜRKİYE'DE İŞSİZLİK VE İŞ İMKANLARI

Resim
 Dayım İstanbul'da bir perde dükkanında satış elemanı olarak çalışıyor. Tabi satış elemanlığında uzun yıllar boyu çalıştı ve şimdi yüksek mevkiye geldi. Bulgarca ve Rusça dillerini biliyor. (Benim bildiğim bunlar başka dili var mı bilmiyorum.) Çalıştığı perde dükkanı İstanbul'da perdenin fabrikası Bursa'da. Dayım sık sık yurtdışına müşterileriyle toplantılara veya müşteriyle anlaşmak için fazlasıyla iş yolculuğu yapıyor. Çoğunlukla Rusya, Azerbaycan, Ukrayna ülkelerine gidiyor. Geçen aylarda bizi ziyarete geldiler ailece. İşini sorduk ve yurtdışında ki işleri çalışma koşullarını iş imkanlarını sorduk. Dayım Rusya ile kıyas yaptı. Orada iş imkanlarının Türkiye'ye bakarak daha kısıtlı olduğunu insanlar ne iş bulursa çalıştıklarını söyledi. Türkiye'de iş imkanları daha çok olup insanların iş beğenmediğini dillendirdi. Bende bir araştırma yaptım.  Şuan son 7 yılın en büyük işsizliği yaşanıyor ülkemizde. Şuan işsizlik yüzde 12.7'den yüzde 13'e çıkmış du

Mesai Sistemi

Resim
 Yaklaşık 2.5 yıl önce girmiş olduğum fabrikada gördüm ki insanların sağlını kaybedercesine ağır yoğun ve bol mesaili bir sistem var. Yaşamakta olduğum yer tamamen sanayi bölgesi farklı illerden gelen insanlar var sırf yüzlerce fabrika olduğu için. Bütün işçiler buraya yerleşmesi demek işçi fazlalığı demek tabi doğal olarak fabrikada yöneticiler daha esnek bir şekilde işçi kullanabiliyor. Nasıl olsa işçi bol sen gidersin yerine başkası gelir. Mesela benim çalışmakta olduğum bölümde ya bel fıtığı olursun yada boyun fıtığı ki olanlar var. Bazı insanlarda ikisi de var. Ben daha 20 yaşında olamama rağmen boyun fıtığı var. Beraber çalıştığımız bir abla doktora gitti belinden. Doktorun cevabı "Ben Ankara'dan geldim. Ankara'da hiç böyle bir şey görmedim. Burada ki insanların durumu hiç iyi değil." olmuş.  Mesai sistemine gelirsek daha bir veya iki ay öncesine kadar mesailer aralıksızdı. Mesai sevenler için güzel ama mantığa yatmayan kısım var. Aylık üretimd

Meslek Sahibi Olan İnsan

 Meslek sahibi olan insan çok şanslı bir insandır. O meslek adeta onun kolunda bir bilezik gibidir. Hele ki mesleğini severek yapıyorsa... Her ne kadar işi ağır olursa olsun en azından sevdiği işi yapıyordur. Üstelik bu devirde ve hatta gelecekte kesinlikle bir meslek sahibi olmalı bir insan. İlla okul okuması gerekmiyor. Bir meslek sahibi olmakta okula bakmıyor. Mesela ben elektrik mezunuyum lakin girdiğim fabrikada imalatta vasıfsız işçi olarak çalışıyorum. Liseden çıkar çıkmaz başvurdum fabrikaya deneyim olmadığı için elektrikçi (bakımcı) olarak almadılar. Bende mecburen imalata girdim ister istemez. Peki imalatta çalışmak nasıl mı? Söyleyelim hemen.  Sürekli vermeniz gereken bir sayı vardır. Doğal olarak o sayıyı vermeniz için sağlığınızdan azar azar eksilmeye başlıyorsunuz. Vücut artık kaldıramıyor. Bazen ihtiyacınızı gidermeye bile gidemiyorsunuz. Bazen öyle zamanlar geliyor ki bunu yaşadım molaya dahi çıkmıyorsunuz. 7.5 Saat boyunca çalışıyorsunuz haldır haldır. İşine göre değ