Kayıtlar

Edebiyat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ÖN YARGILARDAN KAÇAMAZSIN

 Dünya üzerinde nereye giderseniz gidin ön yargılardan kaçamazsınız. Bir insanı yargılamak kadar kolay basit bir durum yoktur. Herkes birilerini anlamak yerine birilerine tanımak yerine onlara ön yargılarıyla yaklaşarak onları yargılar ve yadırgar. En doğrusunu kendisi yaptığını düşünür. En temiz kendisidir. Bu insanları anlamak insanlarla anlaşmak onlarla uğraşmak kadar zor bir durum yok. Herkes birilerinin mutluluğu onların huzurun kaçırmak zorunda mı? Neden böyle bu insanlar? Aslında size en çok zarar veren insanlardır. Bir şekilde hayatınızı alt üst eder. Öyle bir ruh haline bürünüyor ki insan, artık insanlardan uzaklaşmaya başlıyor. Kalabalığı değilde yalnızlığı seçiyor. Öyle mutlu olacağını öyle huzurlu olacağını düşünüyor. Mutlu olmasa bile en azından onu mutsuz eden birileri yok hayatında. Bir noktadan sonra geçmişini düşünüp şimdiyle kıyas yaparak insanların ne kadar değiştiğine yakınıp kendisini üzmüyor. Artık bütün ön yargılara alışmış insanlardan beklentilerini azaltmış büt

HİSSEDİLEN YAZLNIZLIK

Resim
 Aramızda zaman zaman kendisini yalnız hisseden arkadaşlarımız var mıdır? Bilmiyorum. Fakat az da olsa kendisini yalnız hissetmeyen insanlar vardır. Bu duruma fazlasıyla tanık olmuşluğum var. Tabi yalnızlığı tek bir sınıfta izah edemeyiz. Herkes eksik olduğu ve yokluğunu fazlasıyla farkettiği şeylere, insanlara, aşklara, aileye, paraya, arabaya, özgürlüğe vs yaşamak istediklerine özlem duyar. Her özlem duyduğunda o kadar yalnız olduğu yüzüne vurur. İster istemez bir burukluk yaşar. Bir eksiklik bir boşluk olur o anda doldurulması imkansıza yakın olan. O zaman hayattan hayal ettiği beklentileri olmayacağını düşününde var olup aksine hayal ettiği hayattan beklentileri olacağını düşününde var. Bu durumda insana ne düşünüyorsa o durumu aksine çevirmeniz zordur. Ben mesela bu tip durumlarda çok değişik bir ruh haline bürünüyorum. Bazen kendimi tamamen savunmasız hissedip boş veriyorum her şeyi. Artık üstüme kaldıramayacağım bir yorgunluk biniyor ve bu beni her anlamda tüketiyor. Bazen ise ö

ANLAŞILMAMAK

Resim
 İnsan bazı dönemlerinde özellikle sevdiği değer verdiği insanlar tarafından anlaşılmak ister. Biraz anlayış görmek ister. Lakin karşısında hiç tepki görmediği zaman bir üzüntü içinde bir burukluk yaşar. Çok yalnız hisseder kendisini. Konuşmanın bir anlamı olmadığını düşünür ve öylede yapar. Toplum içinde kalabalık artık onun için hiç bir şey haline bürünür. Bir yandan ağzını bıçak açmaz iken bir yandan hiç susmaz. Anlaşılmadığı için insanlarla değil sürekli kendisiyle konuşur. Çünkü yalnızlığında kendisiyle konuşması için bol bol zamanı vardır. Kendisiyle konuşup içini kemirdiği için toplum içinde suskun olur. Çünkü kendisiyle konuşmaktan insanlara sıra gelmez. En azından anlaşıldığını düşünen bir durum. Peki kendi kendini anlamayan ne yapacak? O kadar derine inersek şimdiye de çıkamayız.  Suskun insanlar sadece utangaç çekingen özgüven eksikliği yaşayan insanlar değildir. Belkide anlaşılmadığı için konuşmaz. Artık anlaşılmayı beklemekten yorulmuştur ve daha fazla yorulmak istemez.

HERKES HAKLI

Resim
  Şuan biraz geçmişinizi düşünün. Özellikle sevdiğiniz birileri sevgili, arkadaş, aile, akraba gibi değer verdiğiniz insanları düşünün. Bunlarla hiç tartıştığınız oldu mu? Veya anlaşamadığınız anlar vs. Peki sonunda kim haklı çıktı? Yoksa sende haklı olduğun halde susanlardan mısın? O zaman tanıştığıma memnun oldum. Herkes neden bu kadar haklı? Nasıl oluyorsa hep kendilerini haklı çıkarıyorlar? Artık insanlardan soğudum. Herkes kendisini haklı çıkarmak için belli başlı bahaneleri öne sürüyor. Aslında o da biliyor bahane olduğunu lakin artık bahane boyut değişiyor yani. Aşırı büyütüyorlar. Biz peki bahaneler yüzünden mi haksız kalıyoruz? Hiç kimse birbiriyle anlaşmaya çalışmıyor. Böyle giderse ortada bir değer bir sevgi kalır mı? Bir arkadaşının, sevgilinin, akrabanın gözünde vezir olmak da rezil olmak da senin elinde. İnsan kendi kendini batırır yada yüceltir. Kendini beğenmişlik olarak değil karakter olarak söylüyorum. Yanlış kabullenmeyen bir insandan ne beklenir... Ne kadar iyi olur

HAYATTA HER ŞEYİNİ KAYBEDERSİN FAKAT NEŞENİ KAYBETME

Resim
 " Hayatta her şeyini kaybedersin fakat neşeni kaybetme " Diye söylenmişti bana staj yaparken sevdiğim bir abim. Basit gibi gelebilir fakat çok önemli bir tavsiye olduğunu söylemeliyim. Neşe sadece anlık mutluluk anlık gülüşler kahkahalar değil. Neşe, yaşadığın tüm olumsuzluklara rağmen gülüşünün bozulmamasıdır. Bütün olumsuzluklara rağmen yinede gülmektir, gülüşünün önüne geçilmemesidir neşe. İnsan maddi manevi aile sevgili vs gibi değerleri kaybedebilir. Elbette ister istemez üzülür insan. Fakat elinde olmayan, değiştiremeyeceği durumlar vardır. Bu durumlar için yapılacak bir çarenin olmadığını bilirsiniz. Elinizden bir şey gelmez ve elinizde olmayan olumsuz durumlarda sizin ayakta durmanız gerekir. En güçlü anınız o an değil fakat en güçleneceğiniz zaman o andır. Bu yüzden bütün kaybettiklerinize rağmen güçlü olmalısınız neşenizi kaybetmeyin. Çünkü hiç kimsenin toz pembe bir hayatı yok. Elbette inişli çıkışlı dönemleri olur insanın. Üzülmek elde değil fakat sürekli üzüntül

SEVGİ

Resim
Seni hatırlamak istemediğime inat seninle yaşıyor gibiyim Yüzüne gülen güneş gibiydim adeta oysa sen sıcağa sevmezdin Kollarında esaret yaşamak isterdim, kalbim sana müebbet Sen çölüme düşen bir su damlası kadar değerliydin Şimdi bütün olanlar hatıra Kim bilir bulunduğun gemi hangi limanlarda dolup taşar Gecelere sarılmış neşeme fenerdin sen Neşemi de götürdün fenerinle birlikte Şimdilerde aramıyorum bile seni bulayım Sen yokken bu şehir öyle kalabalık ki sanki yabancıyım Öyle sevmişim ki ne tarifi var ne tercümesi Gittiğin günden beri feryadlarım satırlarda dillenir Seninle en çok gözlerimiz benzerdi  Artık seni hatırlamaktan aynaya bakmaya korkuyorum Herkeste sen yoksun, bende herkes değilim Senden önce kıskanmak nedir bilmezdim Benden sonrada sevilmek nedir bilemezsin

HASRETİZ

Resim
 Hasretiz geçmişe, belki düne. Geçmişte daha mutluyduk belki daha zengin belki daha huzurlu belki çok aşık belki çok sevilen biriydik. Şimdi ise kocaman bir boşlukta karanlığın içindeyiz sanki. Kararsızlık bizi gölgeliyor. Bir ışık bekliyoruz, bir el bekliyoruz, birini bekliyoruz bizi kurtarması bize yol göstermesi için. Oysa ki farkında olmadan alıştığımız çamura daha çok saplanıyoruz. Herkesin hasret kaldığı bir takım yaşanmışlıkları, bir zamanı, bir dostu, bir aşkı, bir ailesi vardır. Belki de insanlığa hasretiz. Hatta hiç görmemiş kadar yabancılaşmış insanlık. Bir ağaç düşünün dört mevsimde de yaprak döken. Yapraklarına hasret kalan ağaç gibiyiz. Yapraksız ağaç eksik olur. İnsanda eksikliğini arar, eksikliklerine hasret kalır. Her zaman zorluklara göğüs germek lazım. Geçmişi düşünmek güzeldir fakat geçmişte takılı kalırsanız o zaman zayıf düşersiniz. Bırakın giden gitsin maziye karışsın. İnsanları değiştirmek sizin elinizde değil veya giden birini zorla döndüremezsiniz. Üzülmek gö

SON KEZ BAK...

Resim
Son kez bak her şeye, herkese son kez bak Belki bugün gördüğün hayatında gördüğün son insan Son hayvan, son çiçek, son varlık... Ölüme gidiyormuş gibi herkese değerini hissettir Son kez bak arkasından O sana bakmasa da en azından "baktım" dersin Ve son kez avut kendini belki avunmayı unutursun Belki son kez gülüyorsun belki son kez ağlıyorsun Bugün yaşananların aynısını yarın da bekleme Çünkü hepsinin bir sonu var...

İNSANLAR DEĞİŞMEK ZORUNDA MI?

Resim
 İnsanlar neden değişiyor? Neden hiç kimse tanıdığımız gibi kalmıyor? İnsanlar değişmek zorunda mı? Tanıdığım herkes mi bencil bu hayatta? Sevmek değer vermek ilgi göstermek hepsi bu insanlara fazla bence. Hatta bu insanlara ait bir kavram olamamalı bunlar. Arada ki bağı elimden geldiği kadar pürüzsüz bir şekilde yürütmeye çalışırken neden değişiyor bu insanlar? Ben ne yaptım? Ne suçum var? Bunu mu hak ediyorum ben? Üzülmeme neden olacak insanlarla dolu çevrem. Ailemden saydıklarım zamanında beni çok mutlu eden şimdide beni en çok üzenler genelde. Bu insanlar hiç mi geçmişi düşünmüyor? Ne halden ne hale sokuyorlar beni. Fakat insanlar bencil olmasın arkadaş yoksa benim gibi enayilere oluyor olan. İnsanın duygularını sömürür olmuş insanlar. Sadece onların kalbi var bizim ki taştan. Bize bir şey olmaz. Öyle garip ki insanoğlu sevmeye sevilmeye değer vermeye ilgiye ihtiyacı var. Bunlardan mahrum bırakırsan kimse senin olmaz lakin mahrum bırakmazsan bu seferde değişir. Tanıyamaz

YALANLARA İNANMAK

Resim
 Yalanlar bize o kadar saf gelir ki hele ki yalandan iltifatlar yalandan sevgiler yalan aşklar... Bunların hepsi bize o kadar güzel görünür ki hemen gözlerimiz kapalı ve kollarımız açık bir şekilde o yalanlara doğru koşarız. Kaybedeceğimiz aklımızdan bile geçmez. Tabi asıl kaybeden kim olur? Yalanlara inanmak saf insanların işi değil yalan söyleyeni saf olarak görmesidir. Bu sayede asla ona karşı bir şüphe birikmez aklında. Güvenirsin... Sadece bir boşlukta kalacağını bilmeksizin güvenirsin, güvendiğin için pişman olacağını bilmediğin için güvenirsin. Her şeyin çok güzel olduğunu sanırsın. Hayatında her şey yolundadır. Evet gerçekten yolunda olduğunu sanırsın tabi canından çok sevdiğin insan seninle yolları ayırana kadar her şey yolundadır. Arkasına bile bakmaz gitmek için tereddüt bile etmez. Gözünü kırpmadan bir kere düşündüğünü ikinciye düşünmeden istediği gibi hareket eder. O zaman anlarsın ki bütün yaşananların hepsi birer yalanmış. Başından beri seni süslü hüzün

BİR İNSANIN HAYATINDA 2. SEÇENEK OLMAK

Resim
 Bir insanın hayatında 2. seçenek olmak daima arka planda kalmaktır. İşine geldiği zaman sizi görür işine gelmediği zaman siz bir hiçsiniz. Tabi siz bunun farkında olamayabilirsiniz. İnsan çok sevdiği biri karşında 2. seçenek olmayı pek düşünemez. Aklına pek gelmez. Bunun farkına varmalısınız. Bir insanı çok sevebilirsin ama ona karşı kör olamazsın. Malesef aşk mantık falan dinlemiyor bazılarımız karşısında ki insana kör olabiliyor. Onun kusurlarını görmüyor. Yada görmemezlikten geliyordur. Lakin bir noktadan sonra her şey değişebilir. Birden 2. seçenek olabilirsiniz. Nasıl olsa siz ona onun kusurlarıyla bile kör kütük bağlanmışsınız. Onun için her şeyi yapacağınızı bariz ki çok net biliyor. Bu şekilde sizi peşinden epeyce koşturur. Zaten seven bir insan sevdiğinin peşinden koşması gerekir. Koşmuyorsa eğer zaten o sevmiyordur. Fakat sadece bir tarafın değil iki tarafında karşılıklı koşması gerekir. Böylece bir ilişki başlamış olur.  Bir gün arka plana atılırsanız, geçmiş olsun

UNUTULMAK

Resim
 Bir insana en çok koyan şeydir unutulmak. Fakat bir ayrılık veya bir küslük olmaksızın unutulmak. Zaten unutulduysanız eğer ayrılıkta gelir küslükte olur. İnsanoğlu çok nankör. Ve birazda saf. Öyle ki saf insanlar nankörlere güvenerek daima kanmış olur. Sonunda da kaybeden olur. Aslında nankör kaybeder. Fakat farkında değildir kaybettiğinin. Bizde bir şekilde kendimizi avuturuz. Bu hayatta sırf kalp kırmak üzmek için mi yaşıyorsunuz? Hiç mi onurunuz gururunuz yok? Madem unutulacak kadar basit biriyiz neden o zaman bir çok vaat veriyorsunuz. Ne olursa olsun insanların gözünde değerimiz her zaman vazgeçilmeye müsait bir canlıyız. En azından bir çoğu öyle. Nedense güvendiğim herkes bir şekilde kendisini soğutacak bir hamle yapabiliyor malesef ya da güvenimi kaybedecek bir hareket. Onun gözlerine bakarken eskisi gibi tutkulu bakışlarım anlam içeren manalı bakışlarım çoktan kaybolmuşken koca bir boş bakış kaplıyor ona bakan bu gözler. Artık dinlemek bile içimden gelmiyor ki n

KARŞILIKSIZ AŞK YAŞAMAK

Resim
 Sanırım aşk hayatında ki en kötü durumlardan birisi karşılıksız aşk yaşamak. Bir diğer kötü olanı ise aşık olduğun bireyin siz birlikteyken hayatını kaybetmesi. (O durum ayrı tabi) Çok önceden bende karşılıksız aşk yaşayıp üzülen hatta depresyona giren insan topluluğunda yer almıştım. O kadar kötü bir durum ki sürekli onu düşünüyorsun onu çok seviyorsun hep onu hayal ediyorsun yanında olmasını istiyorsun ama onun bunlardan haberi bile yok. Böyle yaşamak aslında bir özgürlük sayılmaz. Zaten yaşamaktan bile sıkılıyorsun, bıkıyorsun hayattan. Bir süre bunun acısını çekiyorsun. Tabi bu BİR SÜRE insanın duygularına ve psikolojisine göre değişir. Zamanla bu aşkı geride bırakıyorsun. Dönüp baktığın zaman geçmişine ne kadar yanlış yaptığını ne kadar boş yere acı çektiğini görüyorsun. Pişman olduğun tek bir şey oluyor. O da olmayacak bir şeye üzülmek. Aslında zamanımızın her saniyesi bile değerlidir ve boş hayallere kapılmak bizi negatif bir sonuca çıkartabilir. Bu durumu yaşayanlar

Gereğinden Fazla Değer Vermek

  Bir insana gereğinden fazla değer vermek kadar kötü bir durum yok galiba. Birine fazla değer verdiğin zaman onu gereğinden fazlasıyla düşünürsün aklından çıkmaz hiç. Elbet bir gün bu değeri suistimal edecek bir hareketi olur. O zaman o kadar dağılırsın ki sana geri döndüğü zaman bile eski tadı alamazsın. Maziyi ararsın hatta o sana geri döndüğü zaman onunla olmak yerine mazide kalmayı tercih edersin. Bir insana değer verirsin ve değer verdiğin halde üzülen sen olursun. Birde onu sürekli düşünmek en az o da değer vermek kadar kötü. Şimdi diyeceksiniz ''Hiç Düşünmeyelim mi?'' tabi ki düşünün lakin özellikle geçenlerde bu durumun aynısını yaşadım. Olan bana oldu. Tamam karşında ki düşün lakin aşırıya kaçtığın zaman ola ki bir ayrılık konusunda senin duygularını tercüman edecek hiç kimsen kalmıyor yanında. Çünkü sen derdini ne kadar anlatsan da seni senden daha iyi anlayan Allah'tan başka hiç kimse yok. Bu yüzden acı çekmeye hiç gerek yok. Evet geçenlerde böyle bir a

Gurur Yapmak

  Gurur yapanlar öyle ki pişman olmaya mahkumdur. Bir olay karşısında mantıkla değil gururla davranırlar resmen. Bu yüzdende çok şey kaybederler. Bu huyundan da vazgeçen birini tanımadım hiç. Yaklaşık bir sene önce babam 2-3 senelik emekliydi ve emekli olduğu fabrikada kalıp çalışmaya devam etti. Kalite kontrol sorumlusuydu. Onun çalıştığı fabrikada staj yapmıştım. Yanına gidip odasını görmüştüm iyiydi işi güzeldi. İşi imalata bakarak rahat oluğu için çalışmaya devam etti. Bir yandan da çift maaş alıyordu. Emekli maaşı + iş yerinden aldığı maaş. Bir gün babamın sorumlu olduğu şefi istifa edip gidiyor. Yerine genç bir şef geliyor. Babamla birlikte toplantılara giriyorlar babam işte rapor verip durumu açıklıyor vs derken bu şef biraz uyanık çıkmış. Artık toplantılara girmeden önce babamı bir kenera çekip babamdan bütün yapılanları ve bilgileri almaya başlayıp toplantıda bütün babamın söylediklerini kendisi yapmış gibi anlatmaya başlamış. Babamı kullanmaya başlamış bir bakıma. Babamda